24 Ocak 2011 Pazartesi

ARICILIKTA EMPATİ

Bir zamanlar dillere pelesenk olmuş bir söz vardı: “Önce insanım sonra gazeteci”.Evet bizler önce insanız,sonra arıcı.Dünyayı bir canlı olarak arıyla ortak paylaşıyoruz.Arılar hayatları sürdürmek ve nesillerini devam ettirmek için bir yığın gayret gösterir , çaba harcarlar.Bizlerde onların bu haklı gayretlerini biraz da istismar ederek faydalanmak için çaba sarf ederiz.Bir çok faydalar da temin ettiğimiz için arıcıyız.Bu yönüyle baktığımızda arıya minnet borçluyuz. Tabi arıya minnet edilemez asıl minnet ve teşekkür, arının eliyle bize arıdan elde edilen ürünleri yediren,Rabbimize olmalıdır. Arı kendisine yüklenen proğramı icra ederken, aslında bize proğramcısından haber veriyor.Arıya bu yönüyle bakıp bol bol tefekkür edilmelidir.
Dedik ya önce insanız. Arı ilişkilerimizi de insani temeller üzerine oturtmalı,empati kurarak onlara muamele etmeliyiz.Nihayetinde bir böcek deyip ezip geçmemeliyiz.Onlarında bir canlı olduğunu, bu dünyada eceliyle ölünceye kadar yaşamaya hakkının olduğunu asla hatırımızdan çıkarmamalıyız.Arılar bize Allah’ın emaneti. Onlara titizlikle korunması gereken bir emanet gözüyle bakmamız gerekir. İhtiyaçlarını eksiksiz gidermeli, hastalıklarında ya da bir sorunla karşılaştıklarında umursamaz tavırlar sergilemek emanete hıyanet olacağı gibi insani anlayış ve yaklaşımlara da terstir.
Onlarında kendi dünyalarında mutlu olamaya,geleceklerinden endişe etmeden yaşamaya hakları var.Onlarında bir aile düzenleri ve yavruları var.Onlarda acıkır ve susarlar, hastalanırlar. Yağmaya uğrar muzır böcek ve asalakların tehdidine maruz kalırlar.Bu durumlarda hemen insani sorumluluk anlayışımızla meseleye yaklaşıp gerekli müdahaleleri geciktirmeden yapmamız gerekir.
Arıya bu dünyayı birlikte paylaştığımız bir canlı, Allah tarafından bizim sorumluluğumuza verilmiş bir emanet nazarıyla yaklaştığımızda sanırım emanete hıyanet etmeden gerekeni yapacağımızı düşünüyorum.Arılarla ilişkilerimizde empati , heriki taraf içinde hayırlı neticeler verecektir. Yanılıyor muyum?

23 Ocak 2011 Pazar

ANA ARIDAKİ ESRARENGİZ GÜÇ NEYİ İŞARET EDİYOR?

Ana arı, her koloninin neslini devam ettiren esrarengiz bir varlık.
Günlük üç yüz ila üç bin kadar yumurtayı petek gözlerine bırakan ana arı,bütün fizik kurallarını alt üst eden bir performans sergilemektedir.
Ana arını fiziki görünümü işçi arılardan biraz daha iri bir görünüme sahiptir.Her kolonide bir tane bulunan ana arı,arı sütüyle beslenerek ortalama altı yıl yaşayabilmektedir.Kovan yönetiminde de söz sahibi olan bu minik canlının etrafında her zaman hizmetinde olan bir grup işçi arı vardır.Onun bakımı, beslenmesi, güvenliği işçi arılardan sorumludur.Ana arıyı kolonideki arılar seçerken koloni yönetimi ana arıya aittir.İşçi arılar beğenmedikleri ana arıyı görevden alarak yerine yenisini ikame derler. Bu yönüyle demokratik bir yapıya da sahip olan arı ailesinde sırlı, hikmet dolu binlerce hadiseden ana arı ile ilgili bir değerlendirmemizi taktirlerinize sunmak istiyoruz.
Bilimsel kaynaklar namı diğer kraliçe arının her gün kendi ağırlığından fazla yumurtayı yumurtlayarak petek gözlerine bıraktığını belirtmektedirler.İlk bakışta çok normal bir durummuş gibi görünse de yakından bakıldığında akıllara durgunluk veren durumlar ortaya çıkmaktadır.Bunun ne demek olduğunu şöyle bir örnekle ifade edelim. 80 kg ağırlığındaki bir insan her gün muntazam olarak en az 80 kg ağırlığındaki bir maddeyi vücudundan çıkararak bir yerlere yerleştiriyor.Zaten kişi 80 kg ağırlığında.. 80 kg da madde çıkarttı.Bizler bir ünite kan verdiğimizde hemen yerimizden kalkamıyoruz. Bir müddet istirahat ettikten sonra anacak normale dönebiliyoruz.:Hiç performansında eksilme göstermeksizin ertesi gün yine, daha ertesi gün tekrar devam eden bir faaliyet. .Bu bir ömür devam etse ortada ne fizik kuralı ne kimya kural kalır.Ana arının yumurta performansı aynen bu örnekte olduğu gibidir.Bir ömür boyu petek gözlerini tek tek dolaşarak gece gündüz yumurta atar..Ana arının etine budu ne? Alt tarafi bir arı işte.
Bir yıllık yumurtasını bir araya toplama şansımız olsa ana arının en az 300 katı büyüklüğünde bir kütlenin birikintisini göreceğiz ki, bu ana arının cüssesini 300 ile çarpmak demektir.Bu ne muazzam güçtür. Ne müthiş performanstır. Ana arı nereden alır bu gücü? Kim sağlar ona bu kadar enerjiyi? Nerden gelir bu değirmenin suyu?
Ömründe yalnızca bir kez çiftleşme uçuşuna çıkan bu yumurta fabrikası minik kuş,programlandığı şekilde programını icra ederken programcısını bize haber vermektedir.Gören gözlere Kainatın Sultanı’ndan getirdiği mesajları sunmaktadır.

18 Ocak 2011 Salı

ARILARDA İLETİŞİM

Arıların kendi aralarında iletişim kurdukları bir dilleri vardır.Adeta bilinçli varlıklar gibi hareketler yaparlar, içinde yaşadığı hayat alnını değerlendirirler ve son derece yetkin kararlar alabilirler.Bu yönleriyle diğer bütün hayvanlardan daha farklı olduklarını ortaya koyarlar.
Arıların kovana taşınması gereken nektarın yeri ve niteliği konusunda diğer bireylere haber aktardıkları1973 yılından beri net olarak bilinmektedir.Avusturyalı zoolog Karl von Frich, arıların bu özel iletişimi keşfi yapan arının , kovan içinde özel bir uçuşla sağladığını ortaya koymuş bu çalışmasıyla 1973 yılında Nobel ödülü kazanmıştır.Kovanın yakınındaki bir nektar bölgesinin varlığının anlaşılmasından kısa bir süre sonra,dakikalar içinde diğer bireylerin oraya akın akın geldiği görülür.Diğer arıların bu bölgeye yönelmesi bölgeyi keşfeden ilk arının diğer arılara bilgi aktarması ile oluşmuştur. Bu bilgi aktarma işi arının kovan içinde yaptığı bir takım titreşim hareketleridir. Kimi uzmanlar bu titreşim hareketine arı dansı da derler.
Nektar bölgesinin kovana yakınlığı veya uzaklığına göre , keşfi yapıp bilgiyi aktaracak olan arının dans hareketleri değişiklik gösterir.Yakın için yapılan hareket ile uzak için yapılan hareket aynı değildir.Yakın için dairesel hareketler görülürken uzak için 8 şekilli hareketler görülmektedir.dansçı arı bu hareketlerine ilave olarak düz uçuşlar da yapar.Bu dans hem yiyeceğin ne kadar uzakta olduğu hem de onu bulmak için hangi yöne uçulması gerektiği konusunda bilgiler içerir.Yiyeceğin uzaklığı dansın temposuyla anlatılır. Yakındaki besin kaynağı için hızlı, uzak için ise daha yavaştır.Arının kendini sağa sola salladığı düz uçuş sırasındaki yönü ise çiçek özünün yerini belirtir.
Esas ilginç olan bu haberleşme sistemi değil.Ondan daha gizemli olanı ise keşifçi arının diğer arkadaşlarına bilgi aktardığı yer, ne nektar bölgesinin ne de güneşin görülemediği karanlık kovan içidir.Güneş arıların pusulasıdır.Karanlık bir zeminde güneşin açısına dayalı tarifler yapılmaktadır.Petekler kovan içine düşey konumda dizilmişlerdir.Bilgi aktaran arı bu düşey zeminde karanlık içinde diğer arkadaşlarına yatay düzlemsel bir bölgeye ait anlatımlar yapmaktadır.Bilgiyi alan arılar, yiyeceğe ulaşmak için dışarı çıktıklarında aldıkları bilgileri yeni ortama uyarlarlar.Yine bu uyarlamanın nasıl yapılacağına , güneşe göre hangi açıya göre uçulacağı keşifçi arı tarafından kovan içi dans hareketiyle herkesin anlayacağı şekilde anlatılır.Bilgiyi alan arılar adeta otomatiğe bağlanmış bir uçak gibi asıl gitmesi gereken yere hatasız olarak ulaşırlar.Bal özünü toplayıp kovan içinde kendilerini bekleyen işçi arılara teslim ederler.
Aslında bütün bu anlattıklarımız ne akıl nede idrak işidir. Yalnızca Yüce Yaratıcı tarafından yüklenen bir programın icrasıdır.Yoksa akıllı insanların, arıcılık üzerinde çalışarak Nobel ödülü kazanmış profesörlerin yapamayacakları harika ürünleri arıların akıl ve idrakleriyle yaptıklarını iddia etmek bir anda arıları profesörlere öğretmen yapar ki sanırım hiçbir kimse bu saçmalığı kabul etmek istemez.Demek ki Allah arı gibi bir böceğin aliyle bize bal gibi arı sütü gibi leziz ve eşsiz nimetleri ikram ediyor.

16 Ocak 2011 Pazar

ARILIK YERİ TESPİTİ

Arılık yerinin tespiti konusunda özellikle acemi arıcılarımız bir hayli sıkıntılar yaşamaktadırlar.Genellikle mekan seçimini de zorlandıkları gelen soru yoğunluğundan rahatlıkla anlaşılmaktadır.Kapalı yer mi, açık mekan mı ikileminde kalanlar çoğunlukla kapalı mekanın daha iyi olacağı düşüncesiyle hareket etmektedirler.Ne getirip ne götüreceği iyi hesap edilmeden bulunan ilk kapalı bir yere arılar bırakılmaktadır.Belki ilk bakışta bir çok haklı neden bulunabilse de genel uygulamaya bakıldığında da arıların açık alanlara konaçlandırıldığı hemen fark edilmektedir.Ban göre kapalı mekanın riski açık alanlara göre aha çoktur.Ayrıca değerli Hocamız Prof. Dr. Muhsin DOĞAROĞLU kapalı mekanlarda yeterli hava sirkülasyonu olmayacağından biriken karbondioksitin arıların ölümüne neden olacağını belirtmektedir.
Açık alanda arılar konaçlandırılmak istendiğinde ilk dikkat edilecek şey, hakim rüzgarlara açık olmamasıdır.Sürekli sert rüzgarların estiği bir mekanda yaz mevsiminde arıların çalışma ritmi bozulup strese girecekleri gibi kışında uçma deliklerinden içeri dolan sert rüzgar, kovan içi salkımlarını bozacak ve arıların ölüm ,yitmesine neden olacaktır.Arkası kuzeye yaslanmış dağ eteği yada tepe yamacı arı konaçlandırılmasında uygun mekanlar olarak görülmektedir. Az arılarda ise kuzey gerisinde bir duvar bulunan, uçuşunu engellemeyecek ön açıklığa sahip bir mekan arılık yeri için uygundur.
Arıların suya uzaklığı da arıcılar tarafından hep merak edilmiştir.Arılık ile suyun arasındaki mesafe ne kadar olmalıdır? Bu soruya lider arıcılar genellikle 500 m. cevabını vermektedirler.Arıların bulunduğu yere su kaynağı 500 m. Den uzak değilse özel tedbir almaya gerek yoktur.Eğer uzak ise arılıkta arıların su içeceği bir düzeneğin oluşturulması gerekir.
Bunlardan başka birde yabani hayvan saldırılarına karşı alınacak tedbirler konusu gündeme geliyor ki, bu da yörelere göre değişiklik göstermektedir. Karadenizli arıcılar ayıya karşı tedbir alırken adeta köşe kapmaca oynuyorlar.Genellikle yüksek mekanlara kovanlarını yerleştiriyorlar.Böylece ayı saldırılarından kovanlarını koruyorlar.Diğer bölgelerde ise ayı tehlikesi olmadığı sürece ciddi bir hayvan saldırısı söz konusu olmamaktadır. Bazen büyükbaş hayvanlar otlarken kovanlara sürtünüp devirebilirler.Bunun içinde arılığın etrafını dikenli tel ile çevirmek yeterlidir.
Arılık seçiminde bir diğer dikkat edilmesi gereken konu ise yörenin flora durumudur.Bitki zenginliği yok ise,otlar kısa sürede çiçek açıp hemen kayboluyorsa, ya da o bölgede bol miktarda arı varsa yani dar bir alanda yüzlerce koloni bal topluyorsa burada başarılı arıcılık faaliyeti sürdürmek zordur.O halde yeni arıcı arı yoğunluğunu olmadığı başka bir mekanı tercih etmesi gerekir.Bu konuda verilebilen net rakamı dört yüz olarak hatırlıyorum. Üç km.lik bir alanda dört yüz koloni varsa o bölge potansiyel olarak ancak mevcut arıların ihtiyacına cevap verebilecektir.Bu sayının üzerine ilave edilen her koloni kendisiyle birlikte diğer kolonileri de zor durumda bırakır.
Bu durumda yeni arıcı bölge dışından bir yer bulacak demektir.

BARINAKLARIN BELİRLENMESİNDE YAPILAN İNCE HESAPLAMALAR

Bal arıları oğul vererek çoğalırlar.Ana arı koloniden bir kısım işçi arıyı yanına alarak yeni bir koloni oluşturmak üzere kovanı terk eder.Bu hadiseye oğul verme denir.İşçi arıların geri kalan kısmı kolonini devamının sağlanması için birden çok günlük yavruya arı sütü vererek ana arı adaylarını beslerler. Bu özel besleme ile hangi yumurtaların ana arı olacağı belirlenir.Bu arada koloninin esas ana arısı koloni tarafından horlanır, az besin verilir. Bunun neticesin ana arı ağırlığının %25’ini kaybeder.
Günler ilerler yeni ana arılardan ilki dünyaya gelir gelmez eski ana arı kovanı terk eder.Kovanı tek eden müstakbel koloni müsait bulduğu en yakın bir yere, genellikle bir ağaç dalına konar.Orada bir arı kümesi oluşturarak genelde koniye benzer bir görüntü vererek orada beklemeye başlarlar. Artık ne yurtları vardır nede yuvaları. U durumun acil çözüme kavuşturulması gerekir.Hiç vakit kaybedilmeden bir grup işçi arı daha önceki bal özü toplama ve diğer görevlerinden farklı olarak yeni bir görev üstlenirler. Yeni yuva için çevre araştırması yapmaya başlarlar.Şimdi aradıkları nektar bakımından zengin çiçek bölgeleri değil, ağaç ve kayalardaki oyuklardır.
Bu keşif uçuşu yapıldıktan sonra eğer uygun olabilecek bir yer bulunursa burada derinlemesine ve ince hesaplamalar yapılmaktadır.bazen bir saat süren inceleme işlemleri sürer.Çevresinde uçar, dışarıdan görünüşü ile ilgili değerlendirmeler yapar. Yerden yüksekliği kontrol eder.Genellikle keşif incelemelerinde keşifçi arı vaktini çoğunu iç değerlendirmelere ayırır. İçerde her yöne yürüyerek defalarca dolaşır.Bu konuda bir araştırma yapan Yale Üniversitesi’ inden Thomas Seeley,bu keşif yürüyüşleriyle yuvanın iç hacminin hesaplandığını ortaya çıkarmıştır.
Öyle bulunan her delik yeni koloniye barınak olamaz. Yerden yüksekliği, hacmi, giriş deliğinin güneye bakıp bakmadığı, giriş deliğinin genişliği, bu deliğin tabana yakınlığı arılarca değerlendirilen özellikledir.
Keşif için çıkan arılar uzun ve derinlemesine yapılan araştırmalar sonucunda yuva olma kriterlerine uygun bir barınak bulurlarsa koloninin haber beklediği yere dönerek bulduğu yer hakkında arkadaşlarına dans hareketleriyle rapor verir.Bu bilgi aktarma işlemi genellikle 30 ila 60 dakika sürer.Bu uzun süreli dansın karakteristik özelliği nektar yerinin tayinde yapılanın aynısıdır. Fakat bu kez çiçek tarlası değil koloniye yuva olmaya aday oyuk ya da delik hakkında bilgiler verilmektedir.

14 Ocak 2011 Cuma

ARILARDA UZLAŞMA KÜLTÜRÜ

Arılarda diğer işler gibi yuva bulma işi de uzlaşmayla belirlenir.Oğul vererek koloniyi terk eden arılar bir dala kamp kurar yaklaşık bir düzine arıyı yeni yuvanın bulunması için keşfe göndeririler. Bundan önceki yazımızda da anlattığımız üzere Yuvanın iç hacminden havalandırma durumuna kadar bir çok yönden bulunan yer değerlendirilir ve haber bekleyen koloniye iletilir.Koloni ilkgelen habere itibar edip hemen bulunan yere göç etmeyi düşünmez. Diğer keşifçiler de dönerek buldukları yer hakkında bilgi verirler.Bulunan yuvanın niteliği keşifçi arının dans hareketleriyle belirtilir. Verilen bilgiler bir öncekinden iyiyse birinci gelen kendi bulduğu yer için dans etmekten vaz geçer ve arkadaşınınkinin bilgilerini teyit için arkadaşının bulduğu yuvayı incelemeye gider. Döndüğünde verilen bilgilere katılıyorsa arkadaşıyla birlikte aynı dansı yaparak arkadaşına katıldığını belirtir.Bu şekilde diğer arılarda buldukları yuva için bilgiler aktarır diğerlerininki kendilerininkinden daha uygun ise gidip uygun olduğu iddia edilen yuvada keşif yaparlar.Onlarda verilen bilgilere katılıyorlarsa kendi danslarından vaz geçerek arkadaşlarının buldukları yuva lehinde dans etmeye başlarlar.Keşifçiler arasında tam bir uzlaşma sağlanıncaya kadar süreç bu şekilde işler. En sonunda karar verilen yere göç edilir.
İnsanları bile kıskandıracak bu kadar üst düzey uzlaşma kültürünü arılar hangi demokrasi okulundan öğrenmişler dersiniz.Koloninin selameti için her bir arının hiçbir kompleks yaşamadan kendi buldukları yerden vaz geçmeleri ,arkadaşının bulduğu yuvanın daha uygun olduğu konusunda görüş beyan etmeleri ne müthiş değer gamlıktır. Her kişinin asıl yükümlülüğünün, kendisini başkalarına, topluma adamak olduğu düşüncesine dayanan ve A. Comte ile Spencer'in temelini attıkları ahlak görüşünü okumuşlar damı bu bu asil davranışı sergiliyorlar.Arılar milyonlarca yıl öncesinden beri var olduğuna göre böyle tahsil filanında akıl dışı bir yaklaşım olması hasebiyle söylenebilecek geriye ne kalıyor?
Yaratan ne yaratmışsa onları mükemmel bir şekilde yaratmıştır.Arılar bu yüce hasletleri doğuştan beraberinde getiriyorlar.Yaratan onları dünyaya gönderirken bu donanımlarla yüklü olarak gönderiyor. Var mı başka bir izahı?

13 Ocak 2011 Perşembe

BAL SUZME UNITESI

COK IYI BIR MAKINE BELKI BIZDE ILERDE BIRZAMAN BU MAKINELERLE CALISABILIRIZ .
iyi oldugu kadarda dikatle calisilmasi gereken bir is cunku herkesin gorebilecegi bazi cerceveler yavrulu suzulmeye yolaniyor, cok ari telef olmus,
ama dikatle yapilinca cok buyuk bir isletme ve ileri teknoloji bize ancak ferdi TAYFURUN sarkisini soylemek dusuyor
ILERDE BIRGUN ZENGIN OLURSAM . BELKI TABI !!!!!!!!!!!!!!!!!

aricilar icin chat penceresi