30 Aralık 2011 Cuma

MUTLU YILLAR

Tum arici arkadaslarin yeni yili hayirli ,bereketli, saglik dolu ve ari yili olmasi dileklerimle
saygi ve selamlarim



unutmadan aciklamak istiyorumki yeni yilda blog gorusumuzde degismistir bundan sonra tembel degil sut veripte sutunu sonunda tumuyle doken ve istikrarsiz davranislar surduren yorum ve yazilarin yazilmasina izin verilmeyecektir yazilan yazilar kalici vede kalici olacak yazarlarimizda stabil olacaktir insallah onumuzdeki gunlerde daha duzgun caliskan kararlar alinacaktir .

5 Ekim 2011 Çarşamba

Propolisin Tarihçesi

Propolis insanoğlu tarafından binlerce yıldır kullanılmaktadır. Günümüzde ise artan bir popülerlik kazanmıştır. Arılar propolisi milyonlarca, insanlarsa binlerce yıldır kullanmaktadır. Arılar ve insanoğlu propolisi yararlı ve faydalı bulmaktadır. İnsanlık için bu reçinemsi yapının keşfedilen yararları henüz çok az kalmaktadır.
Propolis geçmiş dönemlerden beri çeşitli amaçlarda özellikle tıpta kullanılmaktadır. Eski Yunan yazıtları bu maddeyi iltihaplanan yaralar ve çürükler için kür olarak tanımlarken Roma’da yara üzerine konulan lapa benzeri karışımın yapımında pratisyenler tarafından kullanılmaktadır. İbranice eski vasiyetnamelerde tzori olarak geçmektedir ve terapetik özellikleri ile anılmaktadır. Avrupa’daki 12 yy. kayıtları propolisin medikal preparatlarının ağız ve yara enfeksiyonlarının tedavisi ve diş sağlığı için kullanımından bahseder. Propolisin yara iyileştirme özellikleri eski çağlarda Avrupa ve Kuzey Afrika’da, Mısır, Yunan ve Romalılarca bilinmekteydi.

http://www.organikbal.com/

http://www.aricilikmalzemeleri.web.tr/

2 Ekim 2011 Pazar

BALLARDA HATALI İLAÇ KULLANIMI SONUCU MEYDANA GELEN KALINTILARIN2/10/2011 ·


BALLARDA HATALI İLAÇ KULLANIMI SONUCU MEYDANA GELEN KALINTILARIN HALK SAĞLIĞI AÇISINDAN OLUŞTURABİLECEĞİ TEHLİKELER

Yrd.Doç.Dr. Yavuz Kürşad DAŞ, Prof.Dr. Abdurrahman AKSOY

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi Farmakoloji-Toksikoloji Anabilim Dalı, SAMSUN



Arıcılık, bal arısını belli amaçlar doğrultusunda kullanabilme ve yönetebilmedir. Bal arıları; bal, balmumu, arı sütü, arı zehiri, çiçek tozu, propolis gibi insan sağlığı ve beslenmesi yönünden son derece değerli ürünler üretmesi ve toplaması yanında yapılan bitkilerde tozlaşma hizmetleri ile de tabiatta ve tarımsal üretimde hayati öneme sahiptirler (1,14).

Bal bitki nektarlarının, bitkilerin canlı kısımlarının salgılarının veya bitkilerin canlı kısımları üzerinde yaşayan bitki emici böceklerin salgılarının bal arısı (Apis mellifera) tarafından toplandıktan sonra kendine özgü maddelerle birleştirerek değişikliğe uğrattığı, su içeriğini düşürdüğü ve petekte depolayarak olgunlaştırdığı doğal üründür (6)

Arı hastalıkları ülkemiz arıcılığında önemli kayıplara yol açmakta olup, bilinçli bir ilaç kullanımı olduğunu söylemek oldukça zordur. Özellikle kış kayıpları olarak kayda geçen veya arıcılar arasında kış kayıpları olarak değerlendirilen kayıpların çoğu aslında arı hastalıklarının öldürücü seviyeye gelmesi ve kış aylarında kolonilerin sönmesidir. Hastalıkları belirlemeden kokteyl şeklinde değişik kimyasal ve antibiyotiklerin karıştırılıp arılara verilmesi ise oldukça zararlıdır. Değişik sınıf ve etki mekanizmalarına sahip ilaçların bir arada ve aynı zamanda kullanılması ilaç etkinliğini değiştirmekte, hastalıkları etkilememekte yada tam tersine arılarda öldürücü sonuçlar oluşturmaktadır. Bunun yanında arı ürünlerinde kalıntı sorunu yaratmakta ve böylece insanlar için yararlı bir ürünü riskli bir hale getirmektedir (3)

Gerek hayvanlar ve gerekse bitkiler veya tarım ürünleri ile bunların çevresinde kullanılan ilaç ve kimyasal maddelerin birçoğu, uygulandıkları alan ve canlıların vücudunda kısmen parçalanarak etkisiz veya zararsız hale gelirken veya getirilirken, bazıları (organik klorlu bileşikler, poliklorobifeniller, polibromobifeniller, metaller, bazı mantar ilaçları gibi) da son derece yavaş ayrışmaları dolayısıyla, bunlarda giderek artan miktarlarda birikirler; böylece besin zinciri yoluyla son tüketici olan insana ulaşırlar (11).

Yukarıda sıralanan etkilerden kaçınmak amacıyla besinlerdeki ilaç ve kimyasal madde kalıntı düzeylerini ortaya koymak için son derece duyarlı (mikro g/kg ve hatta ng/kg düzeyinde bile ölçüm yapabilen), güvenilir ve tekrarlanabilir analiz yöntemleri geliştirilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Gıda ve Tarım Örgütü (GTÖ), Avrupa Birliği’nin ilgili komisyonları, ABD’deki Besin ve İlaç İdaresi gibi kuruluşlar (FDA), yaptıkları çalışmalarla, tüketici sağlığının korunması da dahil, ilaç kalıntılarının yol açabilecekleri ekonomik ve sosyal yönlü olumsuzluklarının önlenmesi için çalışmakta, diğer ülkelerle birlikteliğin sağlanması için çaba sarf etmektedirler (10).

Ballarda ilaç kalıntıları başlıca iki yoldan kaynaklanır. Bunlardan ilki arı hastalıklarının sağaltımı amacıyla kovanda ilaç uygulanmasıdır. İlaç kalıntısının diğer nedeni zirai mücadelede kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar işçi arıların balın ham maddesi olan bitki özlerini emmesi ile arılar tarafından alınıp kovana getirilir. İnsektisit amaçla kullanılan bu ilaçlar arılar için de zehirlidir ama kullanılan miktar düşük olduğu için genellikle arıların ölmesine sebep olmazlar. Ancak, balda kalıntıya neden olurlar (10)

Arı hastalıkları için son yıllarda ilaç kullanımı önemli derecede yaygınlaşmıştır. Ancak ilaçların, özellikle, antibiyotiklerin gelişi güzel kullanılması beklenen başarıyı önemli ölçüde etkilemiştir. Zira bazı hastalık yapıcı mikroorganizma türlerinin yaygın ve bilinçsizce kullanılması ilaçlara karşı toleransın artışına yol açtığı gibi dirençli suşların ortaya çıkışı da kaçınılmaz olmuştur. Bu nedenle ilaç seçiminin özellikle antibiyotik seçiminin yapılmasında hastalık etkenlerinin antibiyotiklere karşı duyarlılık derecelerinin bilinmesinde büyük yarar vardır. Özellikle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından bal arıları için bu amaçla ruhsatlandırılmış ve Veteriner Hekim Reçetesi ile satılacak ilaçlar kullanılmak suretiyle ilaçlama yapılmalıdır (4).

Arı hastalık ve zararlılarına karşı kullanılacak ilaçlar Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca ruhsatlandırılmaktadır. Dünyadaki gelişmelere bağlı olarak bazı ilaçların kullanımları kalıntıya sebep olmaları nedeniyle (özellikle antibiyotikler) sınırlandırılmıştır. Amerikan Yavru Çürüklüğü, Avrupa Yavru Çürüklüğü ve Septisemi için daha önce kullanımına izin verilmiş olan eritromisinin arılarda kullanımı kaldırılmıştır Bal arılarında bakterilerden ileri gelen hastalıklar (Amerikan Yavru Çürüklüğü, Avrupa Yavru Çürüklüğü, Septisemi) için kullanımına izin verilmiş ilaç etkin maddesi bulunmadığından ruhsatlı bir müstahzar da yoktur. Bal arıları için önemli olan parazitler; Varroa jacobsoni (Arı canavarı), Acarapis woodi (Trakea akarı), Meloe variegatus (Yakı böceği), Senotainia tricuspis’tir. Arıcılıkta önemli olan bal arısı zararlıları; Büyük Balmumu Güvesi, Küçük Bal Mumu Güvesi, Arı Biti Ölübaş kelebeği’dir. Arılardaki bu parazitlere karşı ruhsatlandırılmış ilaç etkin maddeleri amitraz, flumethrin, coumaphos, formik asit ve timoldur (2).

Varroa hastalığına karşı akarisid özelliğe sahip ilaç uygularken laboratuvar testlerinden geçirilmemiş, arı ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisi olan kimyasal maddeler kullanılmamalıdır. İlaçlar mutlaka tarif edildiği şekilde ve uygun dozda kullanılmalıdır. Bal hasatı döneminde kesinlikle ilaçlama yapılmamalı, erken ilkbahar ve geç sonbaharda ilaçlama yapılmalıdır. İlaçlama genellikle hava sıcaklığının 14° C'nin üstünde olduğu günlerde ve arıların kovana döndükleri tercihen akşam saatlerinde yapılmalıdır. Kovanda bölme tahtaları varsa ilaçlama sırasında çıkartılarak arıların serbest hareket etmeleri sağlanmalıdır, Fumigant şeritlerin alevli yanmamasına dikkat edilmeli, uygulama sırasında maske, eldiven, gözlük takılmalıdır. Bu kapsamda erken ilkbahar ve özellikle geç sonbahar döneminde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından bal arıları için bu amaçla ruhsatlandırılmış ve Veteriner Hekim Reçetesi ile satılacak ilaçlar kullanılmak suretiyle düzenli ilaçlama yapılmalıdır. Bu şekilde balda ilaç kalıntısının en aza indirgenmesi de temin edilmiş olacaktır. Ayrıca coğrafi durum ve iklim şartları çerçevesinde aynı bölgedeki tüm arılıkların da eş zamanlı olarak ilaçlanması sağlanmalı ve bu denetlenmelidir. Münavebeli olarak ilaç kullanımının sağlanması, Varroaların bu kimyasallara direnç kazanmasının önlenmesi açısından çok önemlidir. Çünkü az sayıdaki akarın dirençliliği bile dirençli popülasyonların oluşmasına neden olabilmektedir (5).

Ballarda kalıntı olarak bulunmasına izin verilen ilaç ve kimyasal maddelerin tolerans sınırları Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliğinde belirtilmiştir. Buna göre ballarda pestisid etkin madde miktarı toplam 0.01 mg/kg’ı geçmemelidir. Ayrıca peteklerde bulunan mum güvesine karşı kullanılan naftalenin ballarda bulunmasına izin verilen kalıntı miktarı 0.01 mikro g/kg’dır.6 Türk Gıda Kodeksi’ne göre ballarda kalıntı olarak bulunmasına izin verilen veteriner ilaçları miktarları amitraz ve coumaphos için 200 mg/kg, cymiazol için 1000 mg/kg’dır (13).

Bal için ilaç kalıntı arınma süresi “GÜN” olarak ifade edilir. Tedavi süresince ve son ilaç uygulamasından sonra 30 gün boyunca elde edilen bal insan tüketimine sunulmamalıdır. Arıların bal üretimine başlamasına en az 32 gün kala ve bal üretimi boyunca kullanılamaz. İlaç uygulanan kovanlardan elde edilen ballar insan tüketimine sunulmamalıdır. Arıların bal üretmeye (tutmaya) başlamasından itibaren bal hasadına kadar ilaç kullanılamaz. İnsan tüketimine sunulacak olan polen, arı sütü, propolis vs toplama ve üretme döneminde kovanlara (arılara) uygulanamaz. Bal akımı (bal tutumu) süresince ve bal akımının başlamasına asgari 3 gün kala uygulanmamalıdır (9).

Avrupa Birliği Konseyi’nin 29 Nisan 1996 tarihinde yayınlamış olduğu 96/23/EC Direktifi, Avrupa Birliği’ne üye, aday ve aday adayı ülkelerle ticaret yapan diğer ülkeler için canlı hayvan ve hayvansal ürünlerde ilaç ve kimyasal madde kalıntısı sorununa ilişkin çeşitli kurallar getirmiştir. Türkiye Avrupa Birliği’ne aday adayı ve üye ülkelerle ticaret yapan bir ülke olduğu için, üye ülkelere yapacağı canlı hayvan ve hayvansal ürün ihracatında bu direktifin getirmiş olduğu kurallara uyma zorunluluğu vardır. 96/23/EC Direktifi’ne göre ballarda kalıntısı izlenilmesi gereken madde grupları B1 (antibakteriyel maddeler-sülfonamid ve kinolonlar da dahil), B2c (sentetik piretroid ve karbamat insektisidler), B3a (OK bileşikler-Poliklorobifeniller dahil) ve B3b (OF insektisidler)’dir.7 Eğer bir veteriner ilacı için belirlenmiş bir Maksimum Kalıntı Limiti (MRL) yok ise bu durumda bu ilacın kalıntısının balda veya petekte bulunmaması gerekir. Avrupa Birliği’ne bal ihracatı yapan ülkelerin, MRL belirtilmemiş ilaçların kalıntıları için, günümüz teknolojisinde genel kabul edilen tespit limiti olan 10 mikro g/kg (ppb) sınırına uymaları önerilmektedir (12)


KAYNAKLAR

1. ARI YETİŞTİRİCİLİĞİ (2002). Erişim: [http://www.tarim.gov.tr/Bilgi/yetistiricilik/ariyetistiriciligi.htm]. Erişim tarihi: 24.09.2002.
2. AKPINAR, Ş. (2007). Balda kalıntı: Erişim: [http://www.ordutarim.gov.tr/subeleler/kontrol/BAL/ baldakalinti.doc]. Erişim tarihi: 22.02.2007.
3. AYDIN, L., ÇAKMAK, İ., GÜLEĞEN, E., KORKUT, M. (2003). Güney Marmara Bölgesi Arı Hastalıkları ve Zararlıları Anket Sonuçları. Uludağ Arıcılık Derg. Şubat: 37–40.
4. BAL ARILARININ AMERİKAN YAVRU ÇÜRÜKLÜĞÜ HASTALIĞINA KARŞI KORUNMA VE MÜCADELE TALİMATI (2001). Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü. Hukuki Dayanak: 12.11.2001 tarih ve HSHD-HHM–10474–029963 Sayılı Koruma ve Kont Gn. Md. Yazısı. KKGM - Akay Cad. No:3 Bakanlıklar/ANKARA. Erişim: [http://www.kkgm.gov.tr/talimat/ amr_yavru.html]. Erişim tarihi: 21.02.2007.
5. BAL ARILARININ VARROOSİS’İNE KARŞI KORUNMA VE MÜCADELE TALİMATI (2001). Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü. Hukuki Dayanak: 12.11.2001 tarih ve HSHD-HHM-10474-029963 Sayılı Koruma ve Kont Gn. Md. Yazısı. KKGM - Akay Cad. No:3 Bakanlıklar/ANKARA. Erişim: [http://www.kkgm.gov.tr/talimat/varroasis.html]. Erişim tarihi: 21.02.2007.
6. BAL TEBLİGİ (2005) Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği Tebliğ No: 2005/49. Resmi Gazete 17.12.2005 Tarih, 26026 Sayı. 7. COUNCIL DIRECTIVE 96/23/EC (1996). On measures to monitor cetain substances and residues thereof in live animals and animal products and repealing Directives 85/358/EEC and 86/469/EEC and Decisions 89/187/EEC and 91/664/EEC. Of. J. EC. No: L 125/11. 23.05.1996.
8. DAŞ, Y.K. (2004). Türkiye’de Üretilen Ballarda Bazı Organik Fosforlu ve Sentetik Piretroid İnsektisit Kalıntılarının İncelenmesi. Doktora tezi. Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Ankara.
9. GIDALARDAKİ İLAÇ KALINTI UYARILARI HAKKINDA TALİMAT (2002). Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü. Tamim No: 2002 / 11. KKGM - Akay Cad. No:3 Bakanlıklar/ANKARA. Erişim: [http://www.kkgm.gov.tr/talimat/gidalarda_ilac_kalinti_uyarilari.html]. Erişim tarihi: 21.02.2007.
10. KAYA, S., PİRİNÇCİ, İ., TRAŞ, B., ÜNSAL, A., BİLGİLİ, A., AKAR, F., DOĞAN, A., YARSAN, E. (2002). Veteriner Hekimliğinde Toksikoloji. 2.Baskı, Medisan Yayınevi, Ankara.
11. KAYA, S., PİRİNÇCİ, İ., ÜNSAL, İ.A., KARAER, Z., TRAŞ, B., BİLGİLİ, A., AKAR, F., DOĞAN, A. (2002). Veteriner Hekimliğinde Farmakoloji. 2. Cilt, 3.Baskı, Medisan Yayınevi. Ankara.
12. SUNAY, A.E. (2006). Balda antibiyotik kalıntısı sorunu. Uludağ Arıcılık Derg. Kasım: 143-148.
13. TÜRK GIDA KODEKSİ–HAYVANSAL KÖKENLİ GIDALARDA VETERİNER İLAÇLARI MAKSİMUM KALINTI LİMİTLERİ TEBLİĞİ (2002). T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığından ve Sağlık Bakanlığından. Tebliğ No:2002/30. Resmi Gazete İlk Yayın 28.04.2002 24739, 1. Değişiklik 11.02.2004 25370, 2. Değişiklik 06.06.2005 25837. Erişim: [http://www.okyanusbilgiambari.com/tgm/Tebl/T-Bulasan-VeterinerilaclariMaksimumkalinti.pdf]. Erişim tarihi: 21.02.2007.
14. ZEYBEK, H. (1991). Arı Hastalıkları ve Zararlıları. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Hayvan Hastalıkları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü. Etlik / Ankara.

15 Ağustos 2011 Pazartesi

BAL SÜZME MAKİNELERİ KULLANIRKEN NELERE DİKKAT EDELİM?


Makinenizi kullanmadan önce,kazan ve iç aksamın kaynar su ile iyice yıkanması gerekmektedir. Yıkanıp durulanmasından sonra kazanın içinde,balın kalitesini etkileyecek,su kalıntılarının kalmamasına özen gösterilmelidir.(Bu kurulama işleminde, hav bırakacak bir kez yerine;ya bir kurutucu ile ya da doğal yoldan, havalandırmak sureti ile yapmak en doğrusu olacaktır.) Artık,temizliğine ve tamamen kuruluğuna inandığımız makinemiz ile hasadı yapılan,balla dolu çerçevelerimizi süzme işlemine geçebiliriz. Peteklerimizi makinemizde süzebilmek için,ilk önce üzerlerindeki sırların,sır alma makinesi,bal bıçağı veya petek sır tarağı ile bozulması gerekir. Sırları alınmış çerçevelerin bal süzme makinesindeki kafeslere yerleştirirken,çerçeve kulaklarının aynı isikamette olmasına dikkat ediniz. Balın,süzülme esnasında,dışarı sıçramasını önlemek için,makinenin kolunu çevirmeden önce,kapakların iyice kapatıldığından emin olunuz. Makinenin dişli çarklara bağlı kolunu,önce yavaş yavaş çevirmeli ve sonra peteklerdeki ağırlık azalınca,çevirme hızlandırılmalıdır.(Çerçevenin tümü dolu ve ağır ise;bir yüzü tam süzülmeden,diğer yüzünü çevirip süzmeli ki,petekler bel verip kırılmasın.Sonra, çerçevelerin ilk seferde yarım bırakılmış tarafı yine dışa getirilerek tüm balın sızdırılması sağlanır.) Kolun çevrilmesi ile dönen kasnaklarda bulunan peteklerin hücrelerindeki ballar,merkezkaç kuvveti ile kazanın cidarına atılmasından sonra bu cidardan sızan ballar,kazanın alt yanında bulunan musluktan veya taban alt bölümünde bulunan alt tapa açılarak boşaltılır. Süzülecek bal kalmadıktan ve makinenin cidarındaki tüm balların süzüldüğüne emin olduktan sonra,kullanmadan önceki gibi,yalnızca su kullanmak sureti ile kazan içi ve aksamları yıkanmalı ve kurulanmalıdır.(Göstereceğiniz bu özen,hem insan sağlığına katkıda bulunacak,hemde Bal Süzme Makinenizi bir ömür boyu kullanmanızı sağlayacaktır.) NOT: UNUTMAYINIZ ! (Süzülecek ballı çerçevelerin,28-30'C derecelik bir odada bulunması ve sızdırılma işinin 25-27'C dereceden aşağı olmayan bir odada yapılması,bala akıcılık verdiğinden,balın peteklerden süzülmesi daha da kolaylaşacaktır.)

http://www.suzen.comtr adresinden ALINMIŞTIR.

www.organikbal.com


Prostat Hastalığında Polen

Prostat bezesi idrar torbasının hemen çıkışında ve sadece erkeklerde bulunan ceviz büyüklüğünde bir doğal subaptır. Beyinden uyarılan sinir telleri omurilikten takiple prostata ulaşır ve gerektiğinde bu subapı açıp, idrarın boşalmasını sağlar. Aynı beze, idrar yolu kapayıp, meni yolunu gerektiğinde açarak meni çıkışını sağlar. Bu esnada özel salgı bırakarak spermlerin ölmesini önler. Bu harika organcık güçlü kaslarla ve sinir sistemiyle istemli çalışır. Zamanında çok alkol kullanan, sinirleri yıpranmış kimselerle, başka hastalıklar için değişik ilaçlar kullanmış veya idrarına mikroplar karışmış insanlarda ve yaşlılıktan kasları gevşemiş olanlarda prostat sorunları görülmesi normaldir. Yaygın prostat hastalığı ise prostatitis denilen, prostat iltihaplanmasıdır. Prostatitis'te ve prostat hipertrofisi'nde Polenin antibiyotiklerden daha etkili olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Polen araştırmacısı Alain Caillas (Fransa Tarım Akademisi - Polen araştırmaları ile ödül kazanmış) kitabında şöyle özetlemiştir.
"Polenin prostat hastalıklarına da şaşırtıcı etkisi vardır. İsveçli iki araştırmacının, Upsala Üniversitesi Tıp Fakültesi Kliniği'nden Prof. Eric-Ask Umparc ile Lund Üniversitesi Cerrahi Kliniği'nden Dr. Gosta Jonson'un çalışmaları polenin prostatitis'e en iyi etkiyi yaptığını ortaya koymuştur. Prostat büyümesinde ise polen kürü ile yapılan denemeler, aralıklı gelen ve uzun süren hafif ağrıların yok olduğunu ve idrara çıkma sayısının azaldığını göstermiştir. Bilhassa ağır prostat geçiren yaşlı hastaları ameliyattan kurtarmıştır."

www.organikbal.com

13 Ağustos 2011 Cumartesi

1 Ağustos 2011 Pazartesi

HAYIRLI RAMAZANLAR


Merhaba degerli arici arkadaslar 2010-2011 donemini kapatmis bulunuyoruz 2 hasatimizida yaptik bu senenin bereketli bir sene gectigini soylememiz mumkun allah tum arici arkadaslara bol bol kazanc versin
2 hasat 28 temuz cekilmis bir resim gecen akasya hasadini yaptigimiz vakit geriye verdigimiz 2 bos cerceve yeri boyle islenmis

ciciek bali ve dogal islenmis petek

19 Haziran 2011 Pazar

2. DONEM SEZONU DEVAM EDIYOR

Selam degerli arici arkadaslar bilindigi uzere yaz doneminin ortasindayiz ve sicaklarin zirveye ulastigi harman denilen sezonun kapisindayiz ,aricilikta tarimciligin bir dali oldugundan bizde harmanimizi harman etmekteyiz 1. donemin ballari suzuldu ve ikinci bal toplama donemi icindeyiz onuda 25 temuz yapmayi dusunuyoruz simdiye kadar cok iyi bir sezon gectigini soylememiz mumkun ikinci donem biraz sicak ama her taraf cicekle doldu mayis ayi ve haziranin ilk onbesi yagmurlu gecmesinden cicek cok bu vesileylede balin bol olmasini diliyoruz.
1. donem akasya ballarini suzme sirasinda bir goruntu .
bugday tarlalari ogul cikmis gibi uvultulu ari basmis her koseyi hektarlarca mavi bu cicekle kaplanmis
ve kendim calistigim sera 500 metrkare domates bizim belediyede iki senedir domates festivali duzenleniyor nedeni ise kosovanin tum domateslerinin burda uretilmesi yani kosovanin domates hambari diyebiliriz bu gunlerde hasat asliyor renk almaya basladi domatesler.

12 Haziran 2011 Pazar

HASAT 2011


Merhaba degerli degerli ari bakicilari ve arkadaslar paylasimlarimiz kisitli oldugundan ancak onemli konulari paylasmaya firsatimiz oluyor bu sezonun isinden olsa gerek .
3-4 katli olan kovanlarimiz balliklarinda 9 cerceveli veriyoruz aslinda standardi 10 cerceveli ama balliklari 9 cerceve verdigimiz zaman daha fazla bal almaktalar nitekim elimdeki cerceveler biri 3.5 kg ikisi 7 kg brut agirligi bal ise 5.800 kg bulunmakta 9 cerceveli baligin faydasi bununla birmiyor makinedende sirlari cok daha iyi temizlenmis oluyor .
Bu sene daha yogun bir bal sezonu gecirdik haliyle petekler cerceveleri asmis oldu koloni basi ortalamasi nekadar gelir bilemiyorum ama cogu kovandan 1. sagimda 30 -40 kg saim yapmaktayiz tabi saf AKASYA balindan .

6 Mayıs 2011 Cuma

MAKEDONYA ZIYARETIMIZ



calisma sahasi ve kosovali aricilarin ilgisi
ari islah calismasinda bir uygulamayi anlati PIN metod diyorlar buna 5x5 capinda bir semada ari yavrularini cikararak % kac renk farkliligi olduguna bakiliyor bu metodla mesela 100 arinin kaci siyah kaci sari ve karisik renkli onu kaydini yapiyorlar.
Uskup taraimcilik universitesi dekani kosova aricilari heyetini karsiladi ve ellerinden gelen destegi vermeye hazir olduklarini soylediler

13 Nisan 2011 Çarşamba

NISAN KARI YAGDI

Havalarin cok guzel gitigi nisan ayini bugun yagan kar bozdu havalar 25 c derecelerde seyrederken bugun birden oyle bir kar yagdiki bu ayda bu kar olmadi tum meyveler cicek acti hersey yaza hazirlanirken birden degisti ne yapalim elimizden birsey gelmiyor hayirlsi diyelim bosuna demiyor eskiler burasi balkan havasi ne olacagi belli olmaz .

16 Mart 2011 Çarşamba

paylaşım

ARICILARA UYARI. ..Dr. Dizdar, “Nişasta bazlı şeker insan vücudu için uygun değil. Fruktoz tüketildiğinde insülin salgısını uyarmıyor, yüksek seviyelere çıkıyor kanda ve arkasından yağa dönüşerek depolanıyor. Bu yağa dönüşerek depolanma özellik...le iç organlarda meydana geliyor” derken şöyle devam etti: “Fruktozun pankreas kanseriyle ilişkilendirilebileceğine dair çok iyi dizayn edilmiş çalışmalar var. ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü bunları halkın erişimine açmış. Fruktoz bazlı şekerden toplum olarak uzak durmamız gerekiyor. Endüstrinin endişesi daha ucuza mâl etme, bozulmama, tüketim konusunda doyma hissini uyarmadığı için daha çok satma gibi avantajları var. Bunlardan vazgeçerek ürünleri sağlık açısından daha uygun hale getirmeli. Bizim ülkemizde insanlara verilen değer belli GDO hakkında uyarı verilmesine rağmen, soyanın hayvan yemi olarak ithalati serbest bırakıldı. Kotanın yüzde 15 olması gibi bir durum olma konusunda diyebileceğimiz bir iey yok. Bakanlıklar bu kadar bilimsel veri olmasına rağmen denetim yapmalı. Nişasta bazlı şekerin kullanılması konusunda uyarılar yapılması gerekiyor. Hazır ürünlerden uzak durulmalı. Meşrubatlardan, bisküvilerden, çikolatalardan uzak durulmalı Bir ABD şirketice GDO LU(GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ) mısırdan üretilen arı şekeri ve keki tüm Zıraat Odaları aracılığı ile arıcılara ilkbahar ve sonbahar bakımı için satılmaktadır.Adı geçen nişastadan üretilen Fruktoz şekerinin arılarca bala ,oradan insana geçmektedir.İnsanlarda pankreas kanserine yol açtığı belirtilmektedir.Amerikada da arılara nişasta bazlı şeker verilmekte ancak şekerden Fruktoz ayıklanarak sadeece glikoz şekeri verilmekte.Bizim insanımıza aynı ülkece üretilen Glikoz ve fruktoz karışımı şeker layık görülmekte.İnsanımız kanser olunca kanser ilaçları da onlarca satılmakta.İki taraflı cüz anlıyacağımıza göre. Arıcılarımızın ilk ve sonbahar bakımı için mutlaka şeker pancarından üretilen çay şekeri şurubu ile beslemeleri gerekmektedir. Devamını Gör
Ekleyen: Yaşar A. Karakaya

13 Şubat 2011 Pazar

ARICILIKTA BAŞARI İÇİN TEMEL PRENSİPLER

Arıcılığa heves edenler, yeni başlayanlar, dostlar, arkadaşlar sıklıkla sorarlar: Hocam arıcılıkta başarılı olmak için neler yapmalıyız, nasıl çalışmalı nelere dikkat etmeliyiz?Tabi bir kitaplık sorulara bir cümlelik cevaplar istenir.Madem öyle bizde arıcılığa temel ilke olabilecek bazı prensiplerimizi sıralayalım.Bu yazdıklarımıza elbette ilave dilebilecek görüşler olabilir.Bu kadarı bile bizi arıcılıkta sıra dışı arıcılar arasına dahil etmeye yeter. Yeter ki, biz bunları aksatmadan uygulayalım.
1- Güçlü kolonilerle çalışılmalıdır.
2- Genç analar ile çalışılmalı, iki yılda bir analar değiştirilmelidir.
3- Hiç aksatmadan sürdürülen bir varrova mücadelesi olmalıdır.
4- İlk bahar ve sonbahar beslenmesine dikkat edilmelidir.
5- Kolonileri nemden, rüzgar ve açlıktan korumalıdır.
6- Yörenin kendi arısıyla çalışılmalıdır.
7- Oğullar dala çıkarılmamalıdır.
8- Arılar bölme yoluyla çoğaltılmalıdır.
9- Tıpkı varrova mücadelesi gibi eşek arısı mücadelesi de kesintisiz sürdürülmelidir.
10- Her yıl ihtiyacın kadar kullanabileceğiniz hazır kabartılmış peteğiniz olsun.
11- Başka arılığa ait malzemeler kullanılmamalıdır.
12- Oğul mevsiminde her altı günde mevcut çıtaların tamamı kontrol edilmelidir.
13- Arıcı ana arılarını kendisi üretmelidir.
14- Arıcı tertip ve düzene dikkat etmeli, ayrıca kullandığı araç ve gereçleri sıklıkla temizlemelidir.
15- Arıcı sürekli kendini geliştirmek için okumalıdır. Mevsimsel işler için özel okumalar yapmalı. Mesela: oğul zamanı oğulla ilgili yazılanları okuyarak kendisini bekleyen yeni duruma karşı donanımlı bulundurmalıdır.
16- Arıcı ihtimal dahilinde bulunan her türlü aksilik için önceden tedbirler almış olmalıdır.
17- Arıcı meteorolojik bültenleri iyi takip etmelidir.Güzel havalarda yapılacak işler ertelenmemelidir.Yarın ya da diğer gün şu an var olan güzel hava olmayabilir. Arıcılıkta seri hareket başarının önemli kurallarından birisidir.
18- Arı hastalıklarına karşı hazırlıklı olmak gerekir.Hastalıkları tanımak,ilaçlarını hazır bulundurmak gerekir. Hastalılarda mücadelede öncelikli olarak balda, petekte kalıntı bırakmayan türleri tercih edilmelidir.
19- Arılığınızın bir yerinde anti histamik ilaçlarını bulundurunuz. Size olmasa bile bir kazazedeye(arı tarafından sokulan kimseye) gerekebilir.
20- Arıcılığı sevmiyorsanız kazanç sağlamak amacıyla arıcılık yapılmamalıdır.

12 Şubat 2011 Cumartesi

KOLONİ KAYIT KARTI



hem pratik hem kullanışlı
bir koloni kartına ihtiyacımız var
bir koloni kartında

1-ay ay arının çıta durumu bilinebilmeli
2-hangi tarihte besleme yapıldiği belli olmalı
3-hangi tarihte varoa ilaçlaması yapıldığı belli olmalı
4-takviye verildimi belli olmalı
5-ana arının yaşı yılı belli olmalı
6-ana arıyı kendimizmi ürettik yoksa dişardan mı aldık belli olmalı
7-arı takviye ilemi yoksa takviyesiz normal yollamı gelişti bilinebilmeli
velhasıl herteülü bilgi buraya yazılmalı
iset bilgisayara kayıt ister bilgisayardan çıkarılarak
arıların yanında not tutulabilmeli

koloni kartı öyle olmalıki
arıcı evden bilgisayara baktığı zaman
koloni kartına baktığı zaman

kovanda kaç çıta var
kaç çıta ballı kaç çıta yavruludur
kovanın içini tahmin edebilmeli

sanal ortamda bir sürü koloni kartı yayınlamış
buda onlardan biri
eskiklikler varsa tamamlayalım

24 Ocak 2011 Pazartesi

ARICILIKTA EMPATİ

Bir zamanlar dillere pelesenk olmuş bir söz vardı: “Önce insanım sonra gazeteci”.Evet bizler önce insanız,sonra arıcı.Dünyayı bir canlı olarak arıyla ortak paylaşıyoruz.Arılar hayatları sürdürmek ve nesillerini devam ettirmek için bir yığın gayret gösterir , çaba harcarlar.Bizlerde onların bu haklı gayretlerini biraz da istismar ederek faydalanmak için çaba sarf ederiz.Bir çok faydalar da temin ettiğimiz için arıcıyız.Bu yönüyle baktığımızda arıya minnet borçluyuz. Tabi arıya minnet edilemez asıl minnet ve teşekkür, arının eliyle bize arıdan elde edilen ürünleri yediren,Rabbimize olmalıdır. Arı kendisine yüklenen proğramı icra ederken, aslında bize proğramcısından haber veriyor.Arıya bu yönüyle bakıp bol bol tefekkür edilmelidir.
Dedik ya önce insanız. Arı ilişkilerimizi de insani temeller üzerine oturtmalı,empati kurarak onlara muamele etmeliyiz.Nihayetinde bir böcek deyip ezip geçmemeliyiz.Onlarında bir canlı olduğunu, bu dünyada eceliyle ölünceye kadar yaşamaya hakkının olduğunu asla hatırımızdan çıkarmamalıyız.Arılar bize Allah’ın emaneti. Onlara titizlikle korunması gereken bir emanet gözüyle bakmamız gerekir. İhtiyaçlarını eksiksiz gidermeli, hastalıklarında ya da bir sorunla karşılaştıklarında umursamaz tavırlar sergilemek emanete hıyanet olacağı gibi insani anlayış ve yaklaşımlara da terstir.
Onlarında kendi dünyalarında mutlu olamaya,geleceklerinden endişe etmeden yaşamaya hakları var.Onlarında bir aile düzenleri ve yavruları var.Onlarda acıkır ve susarlar, hastalanırlar. Yağmaya uğrar muzır böcek ve asalakların tehdidine maruz kalırlar.Bu durumlarda hemen insani sorumluluk anlayışımızla meseleye yaklaşıp gerekli müdahaleleri geciktirmeden yapmamız gerekir.
Arıya bu dünyayı birlikte paylaştığımız bir canlı, Allah tarafından bizim sorumluluğumuza verilmiş bir emanet nazarıyla yaklaştığımızda sanırım emanete hıyanet etmeden gerekeni yapacağımızı düşünüyorum.Arılarla ilişkilerimizde empati , heriki taraf içinde hayırlı neticeler verecektir. Yanılıyor muyum?

23 Ocak 2011 Pazar

ANA ARIDAKİ ESRARENGİZ GÜÇ NEYİ İŞARET EDİYOR?

Ana arı, her koloninin neslini devam ettiren esrarengiz bir varlık.
Günlük üç yüz ila üç bin kadar yumurtayı petek gözlerine bırakan ana arı,bütün fizik kurallarını alt üst eden bir performans sergilemektedir.
Ana arını fiziki görünümü işçi arılardan biraz daha iri bir görünüme sahiptir.Her kolonide bir tane bulunan ana arı,arı sütüyle beslenerek ortalama altı yıl yaşayabilmektedir.Kovan yönetiminde de söz sahibi olan bu minik canlının etrafında her zaman hizmetinde olan bir grup işçi arı vardır.Onun bakımı, beslenmesi, güvenliği işçi arılardan sorumludur.Ana arıyı kolonideki arılar seçerken koloni yönetimi ana arıya aittir.İşçi arılar beğenmedikleri ana arıyı görevden alarak yerine yenisini ikame derler. Bu yönüyle demokratik bir yapıya da sahip olan arı ailesinde sırlı, hikmet dolu binlerce hadiseden ana arı ile ilgili bir değerlendirmemizi taktirlerinize sunmak istiyoruz.
Bilimsel kaynaklar namı diğer kraliçe arının her gün kendi ağırlığından fazla yumurtayı yumurtlayarak petek gözlerine bıraktığını belirtmektedirler.İlk bakışta çok normal bir durummuş gibi görünse de yakından bakıldığında akıllara durgunluk veren durumlar ortaya çıkmaktadır.Bunun ne demek olduğunu şöyle bir örnekle ifade edelim. 80 kg ağırlığındaki bir insan her gün muntazam olarak en az 80 kg ağırlığındaki bir maddeyi vücudundan çıkararak bir yerlere yerleştiriyor.Zaten kişi 80 kg ağırlığında.. 80 kg da madde çıkarttı.Bizler bir ünite kan verdiğimizde hemen yerimizden kalkamıyoruz. Bir müddet istirahat ettikten sonra anacak normale dönebiliyoruz.:Hiç performansında eksilme göstermeksizin ertesi gün yine, daha ertesi gün tekrar devam eden bir faaliyet. .Bu bir ömür devam etse ortada ne fizik kuralı ne kimya kural kalır.Ana arının yumurta performansı aynen bu örnekte olduğu gibidir.Bir ömür boyu petek gözlerini tek tek dolaşarak gece gündüz yumurta atar..Ana arının etine budu ne? Alt tarafi bir arı işte.
Bir yıllık yumurtasını bir araya toplama şansımız olsa ana arının en az 300 katı büyüklüğünde bir kütlenin birikintisini göreceğiz ki, bu ana arının cüssesini 300 ile çarpmak demektir.Bu ne muazzam güçtür. Ne müthiş performanstır. Ana arı nereden alır bu gücü? Kim sağlar ona bu kadar enerjiyi? Nerden gelir bu değirmenin suyu?
Ömründe yalnızca bir kez çiftleşme uçuşuna çıkan bu yumurta fabrikası minik kuş,programlandığı şekilde programını icra ederken programcısını bize haber vermektedir.Gören gözlere Kainatın Sultanı’ndan getirdiği mesajları sunmaktadır.

18 Ocak 2011 Salı

ARILARDA İLETİŞİM

Arıların kendi aralarında iletişim kurdukları bir dilleri vardır.Adeta bilinçli varlıklar gibi hareketler yaparlar, içinde yaşadığı hayat alnını değerlendirirler ve son derece yetkin kararlar alabilirler.Bu yönleriyle diğer bütün hayvanlardan daha farklı olduklarını ortaya koyarlar.
Arıların kovana taşınması gereken nektarın yeri ve niteliği konusunda diğer bireylere haber aktardıkları1973 yılından beri net olarak bilinmektedir.Avusturyalı zoolog Karl von Frich, arıların bu özel iletişimi keşfi yapan arının , kovan içinde özel bir uçuşla sağladığını ortaya koymuş bu çalışmasıyla 1973 yılında Nobel ödülü kazanmıştır.Kovanın yakınındaki bir nektar bölgesinin varlığının anlaşılmasından kısa bir süre sonra,dakikalar içinde diğer bireylerin oraya akın akın geldiği görülür.Diğer arıların bu bölgeye yönelmesi bölgeyi keşfeden ilk arının diğer arılara bilgi aktarması ile oluşmuştur. Bu bilgi aktarma işi arının kovan içinde yaptığı bir takım titreşim hareketleridir. Kimi uzmanlar bu titreşim hareketine arı dansı da derler.
Nektar bölgesinin kovana yakınlığı veya uzaklığına göre , keşfi yapıp bilgiyi aktaracak olan arının dans hareketleri değişiklik gösterir.Yakın için yapılan hareket ile uzak için yapılan hareket aynı değildir.Yakın için dairesel hareketler görülürken uzak için 8 şekilli hareketler görülmektedir.dansçı arı bu hareketlerine ilave olarak düz uçuşlar da yapar.Bu dans hem yiyeceğin ne kadar uzakta olduğu hem de onu bulmak için hangi yöne uçulması gerektiği konusunda bilgiler içerir.Yiyeceğin uzaklığı dansın temposuyla anlatılır. Yakındaki besin kaynağı için hızlı, uzak için ise daha yavaştır.Arının kendini sağa sola salladığı düz uçuş sırasındaki yönü ise çiçek özünün yerini belirtir.
Esas ilginç olan bu haberleşme sistemi değil.Ondan daha gizemli olanı ise keşifçi arının diğer arkadaşlarına bilgi aktardığı yer, ne nektar bölgesinin ne de güneşin görülemediği karanlık kovan içidir.Güneş arıların pusulasıdır.Karanlık bir zeminde güneşin açısına dayalı tarifler yapılmaktadır.Petekler kovan içine düşey konumda dizilmişlerdir.Bilgi aktaran arı bu düşey zeminde karanlık içinde diğer arkadaşlarına yatay düzlemsel bir bölgeye ait anlatımlar yapmaktadır.Bilgiyi alan arılar, yiyeceğe ulaşmak için dışarı çıktıklarında aldıkları bilgileri yeni ortama uyarlarlar.Yine bu uyarlamanın nasıl yapılacağına , güneşe göre hangi açıya göre uçulacağı keşifçi arı tarafından kovan içi dans hareketiyle herkesin anlayacağı şekilde anlatılır.Bilgiyi alan arılar adeta otomatiğe bağlanmış bir uçak gibi asıl gitmesi gereken yere hatasız olarak ulaşırlar.Bal özünü toplayıp kovan içinde kendilerini bekleyen işçi arılara teslim ederler.
Aslında bütün bu anlattıklarımız ne akıl nede idrak işidir. Yalnızca Yüce Yaratıcı tarafından yüklenen bir programın icrasıdır.Yoksa akıllı insanların, arıcılık üzerinde çalışarak Nobel ödülü kazanmış profesörlerin yapamayacakları harika ürünleri arıların akıl ve idrakleriyle yaptıklarını iddia etmek bir anda arıları profesörlere öğretmen yapar ki sanırım hiçbir kimse bu saçmalığı kabul etmek istemez.Demek ki Allah arı gibi bir böceğin aliyle bize bal gibi arı sütü gibi leziz ve eşsiz nimetleri ikram ediyor.

16 Ocak 2011 Pazar

ARILIK YERİ TESPİTİ

Arılık yerinin tespiti konusunda özellikle acemi arıcılarımız bir hayli sıkıntılar yaşamaktadırlar.Genellikle mekan seçimini de zorlandıkları gelen soru yoğunluğundan rahatlıkla anlaşılmaktadır.Kapalı yer mi, açık mekan mı ikileminde kalanlar çoğunlukla kapalı mekanın daha iyi olacağı düşüncesiyle hareket etmektedirler.Ne getirip ne götüreceği iyi hesap edilmeden bulunan ilk kapalı bir yere arılar bırakılmaktadır.Belki ilk bakışta bir çok haklı neden bulunabilse de genel uygulamaya bakıldığında da arıların açık alanlara konaçlandırıldığı hemen fark edilmektedir.Ban göre kapalı mekanın riski açık alanlara göre aha çoktur.Ayrıca değerli Hocamız Prof. Dr. Muhsin DOĞAROĞLU kapalı mekanlarda yeterli hava sirkülasyonu olmayacağından biriken karbondioksitin arıların ölümüne neden olacağını belirtmektedir.
Açık alanda arılar konaçlandırılmak istendiğinde ilk dikkat edilecek şey, hakim rüzgarlara açık olmamasıdır.Sürekli sert rüzgarların estiği bir mekanda yaz mevsiminde arıların çalışma ritmi bozulup strese girecekleri gibi kışında uçma deliklerinden içeri dolan sert rüzgar, kovan içi salkımlarını bozacak ve arıların ölüm ,yitmesine neden olacaktır.Arkası kuzeye yaslanmış dağ eteği yada tepe yamacı arı konaçlandırılmasında uygun mekanlar olarak görülmektedir. Az arılarda ise kuzey gerisinde bir duvar bulunan, uçuşunu engellemeyecek ön açıklığa sahip bir mekan arılık yeri için uygundur.
Arıların suya uzaklığı da arıcılar tarafından hep merak edilmiştir.Arılık ile suyun arasındaki mesafe ne kadar olmalıdır? Bu soruya lider arıcılar genellikle 500 m. cevabını vermektedirler.Arıların bulunduğu yere su kaynağı 500 m. Den uzak değilse özel tedbir almaya gerek yoktur.Eğer uzak ise arılıkta arıların su içeceği bir düzeneğin oluşturulması gerekir.
Bunlardan başka birde yabani hayvan saldırılarına karşı alınacak tedbirler konusu gündeme geliyor ki, bu da yörelere göre değişiklik göstermektedir. Karadenizli arıcılar ayıya karşı tedbir alırken adeta köşe kapmaca oynuyorlar.Genellikle yüksek mekanlara kovanlarını yerleştiriyorlar.Böylece ayı saldırılarından kovanlarını koruyorlar.Diğer bölgelerde ise ayı tehlikesi olmadığı sürece ciddi bir hayvan saldırısı söz konusu olmamaktadır. Bazen büyükbaş hayvanlar otlarken kovanlara sürtünüp devirebilirler.Bunun içinde arılığın etrafını dikenli tel ile çevirmek yeterlidir.
Arılık seçiminde bir diğer dikkat edilmesi gereken konu ise yörenin flora durumudur.Bitki zenginliği yok ise,otlar kısa sürede çiçek açıp hemen kayboluyorsa, ya da o bölgede bol miktarda arı varsa yani dar bir alanda yüzlerce koloni bal topluyorsa burada başarılı arıcılık faaliyeti sürdürmek zordur.O halde yeni arıcı arı yoğunluğunu olmadığı başka bir mekanı tercih etmesi gerekir.Bu konuda verilebilen net rakamı dört yüz olarak hatırlıyorum. Üç km.lik bir alanda dört yüz koloni varsa o bölge potansiyel olarak ancak mevcut arıların ihtiyacına cevap verebilecektir.Bu sayının üzerine ilave edilen her koloni kendisiyle birlikte diğer kolonileri de zor durumda bırakır.
Bu durumda yeni arıcı bölge dışından bir yer bulacak demektir.

BARINAKLARIN BELİRLENMESİNDE YAPILAN İNCE HESAPLAMALAR

Bal arıları oğul vererek çoğalırlar.Ana arı koloniden bir kısım işçi arıyı yanına alarak yeni bir koloni oluşturmak üzere kovanı terk eder.Bu hadiseye oğul verme denir.İşçi arıların geri kalan kısmı kolonini devamının sağlanması için birden çok günlük yavruya arı sütü vererek ana arı adaylarını beslerler. Bu özel besleme ile hangi yumurtaların ana arı olacağı belirlenir.Bu arada koloninin esas ana arısı koloni tarafından horlanır, az besin verilir. Bunun neticesin ana arı ağırlığının %25’ini kaybeder.
Günler ilerler yeni ana arılardan ilki dünyaya gelir gelmez eski ana arı kovanı terk eder.Kovanı tek eden müstakbel koloni müsait bulduğu en yakın bir yere, genellikle bir ağaç dalına konar.Orada bir arı kümesi oluşturarak genelde koniye benzer bir görüntü vererek orada beklemeye başlarlar. Artık ne yurtları vardır nede yuvaları. U durumun acil çözüme kavuşturulması gerekir.Hiç vakit kaybedilmeden bir grup işçi arı daha önceki bal özü toplama ve diğer görevlerinden farklı olarak yeni bir görev üstlenirler. Yeni yuva için çevre araştırması yapmaya başlarlar.Şimdi aradıkları nektar bakımından zengin çiçek bölgeleri değil, ağaç ve kayalardaki oyuklardır.
Bu keşif uçuşu yapıldıktan sonra eğer uygun olabilecek bir yer bulunursa burada derinlemesine ve ince hesaplamalar yapılmaktadır.bazen bir saat süren inceleme işlemleri sürer.Çevresinde uçar, dışarıdan görünüşü ile ilgili değerlendirmeler yapar. Yerden yüksekliği kontrol eder.Genellikle keşif incelemelerinde keşifçi arı vaktini çoğunu iç değerlendirmelere ayırır. İçerde her yöne yürüyerek defalarca dolaşır.Bu konuda bir araştırma yapan Yale Üniversitesi’ inden Thomas Seeley,bu keşif yürüyüşleriyle yuvanın iç hacminin hesaplandığını ortaya çıkarmıştır.
Öyle bulunan her delik yeni koloniye barınak olamaz. Yerden yüksekliği, hacmi, giriş deliğinin güneye bakıp bakmadığı, giriş deliğinin genişliği, bu deliğin tabana yakınlığı arılarca değerlendirilen özellikledir.
Keşif için çıkan arılar uzun ve derinlemesine yapılan araştırmalar sonucunda yuva olma kriterlerine uygun bir barınak bulurlarsa koloninin haber beklediği yere dönerek bulduğu yer hakkında arkadaşlarına dans hareketleriyle rapor verir.Bu bilgi aktarma işlemi genellikle 30 ila 60 dakika sürer.Bu uzun süreli dansın karakteristik özelliği nektar yerinin tayinde yapılanın aynısıdır. Fakat bu kez çiçek tarlası değil koloniye yuva olmaya aday oyuk ya da delik hakkında bilgiler verilmektedir.

14 Ocak 2011 Cuma

ARILARDA UZLAŞMA KÜLTÜRÜ

Arılarda diğer işler gibi yuva bulma işi de uzlaşmayla belirlenir.Oğul vererek koloniyi terk eden arılar bir dala kamp kurar yaklaşık bir düzine arıyı yeni yuvanın bulunması için keşfe göndeririler. Bundan önceki yazımızda da anlattığımız üzere Yuvanın iç hacminden havalandırma durumuna kadar bir çok yönden bulunan yer değerlendirilir ve haber bekleyen koloniye iletilir.Koloni ilkgelen habere itibar edip hemen bulunan yere göç etmeyi düşünmez. Diğer keşifçiler de dönerek buldukları yer hakkında bilgi verirler.Bulunan yuvanın niteliği keşifçi arının dans hareketleriyle belirtilir. Verilen bilgiler bir öncekinden iyiyse birinci gelen kendi bulduğu yer için dans etmekten vaz geçer ve arkadaşınınkinin bilgilerini teyit için arkadaşının bulduğu yuvayı incelemeye gider. Döndüğünde verilen bilgilere katılıyorsa arkadaşıyla birlikte aynı dansı yaparak arkadaşına katıldığını belirtir.Bu şekilde diğer arılarda buldukları yuva için bilgiler aktarır diğerlerininki kendilerininkinden daha uygun ise gidip uygun olduğu iddia edilen yuvada keşif yaparlar.Onlarda verilen bilgilere katılıyorlarsa kendi danslarından vaz geçerek arkadaşlarının buldukları yuva lehinde dans etmeye başlarlar.Keşifçiler arasında tam bir uzlaşma sağlanıncaya kadar süreç bu şekilde işler. En sonunda karar verilen yere göç edilir.
İnsanları bile kıskandıracak bu kadar üst düzey uzlaşma kültürünü arılar hangi demokrasi okulundan öğrenmişler dersiniz.Koloninin selameti için her bir arının hiçbir kompleks yaşamadan kendi buldukları yerden vaz geçmeleri ,arkadaşının bulduğu yuvanın daha uygun olduğu konusunda görüş beyan etmeleri ne müthiş değer gamlıktır. Her kişinin asıl yükümlülüğünün, kendisini başkalarına, topluma adamak olduğu düşüncesine dayanan ve A. Comte ile Spencer'in temelini attıkları ahlak görüşünü okumuşlar damı bu bu asil davranışı sergiliyorlar.Arılar milyonlarca yıl öncesinden beri var olduğuna göre böyle tahsil filanında akıl dışı bir yaklaşım olması hasebiyle söylenebilecek geriye ne kalıyor?
Yaratan ne yaratmışsa onları mükemmel bir şekilde yaratmıştır.Arılar bu yüce hasletleri doğuştan beraberinde getiriyorlar.Yaratan onları dünyaya gönderirken bu donanımlarla yüklü olarak gönderiyor. Var mı başka bir izahı?

13 Ocak 2011 Perşembe

BAL SUZME UNITESI

COK IYI BIR MAKINE BELKI BIZDE ILERDE BIRZAMAN BU MAKINELERLE CALISABILIRIZ .
iyi oldugu kadarda dikatle calisilmasi gereken bir is cunku herkesin gorebilecegi bazi cerceveler yavrulu suzulmeye yolaniyor, cok ari telef olmus,
ama dikatle yapilinca cok buyuk bir isletme ve ileri teknoloji bize ancak ferdi TAYFURUN sarkisini soylemek dusuyor
ILERDE BIRGUN ZENGIN OLURSAM . BELKI TABI !!!!!!!!!!!!!!!!!

aricilar icin chat penceresi